İngilizce içindeki checked ne anlama geliyor?
İngilizce'deki checked kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte checked'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İngilizce içindeki checked kelimesi (desen) kareli, damalı, çek, hesap, denetim, kontrol, doğrulamak, teyit etmek, kontrol etmek, kontrol etmek, test etmek, bakmak, kontrol etmek, gözden geçirmek, kareli, bilet, kareli desen, şah, şah çekme, denetleyici, onay imi, teftiş etmek, pas geçmek, frenlemek, durdurmak, kontrol etmek, denetlemek, engellemek, emanete bırakmak, emanete vermek, şah çekmek, işaretlemek, şarj yapmak, teslim etmek, şah çekmek, defans yapmak anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
checked kelimesinin anlamı
(desen) kareli, damalıadjective (with motif of squares) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Joe wore a suit and a checked shirt. |
çeknoun (order for bank to pay) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I'm going to pay the bill with a check. The winner will receive a cheque for 1 million euros. |
hesapnoun (US (restaurant, hotel: amount owed) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The diners asked for the check. Lokantada yemeklerini bitirince hesabı istediler. |
denetim, kontrolnoun (inspection, test) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The technician is going to perform a check on the car. Usta otomobili denetimden geçirecek. |
doğrulamak, teyit etmektransitive verb (with object: verify [sth]) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Always check the date on any dairy products which you're about to buy. |
kontrol etmektransitive verb (with clause: verify) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Please check that the balance of my account is at least four hundred dollars. |
kontrol etmektransitive verb (examine, inspect [sth]) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) The airport staff checked my hand luggage. |
test etmektransitive verb (test [sth]) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) The mechanic is going to check the transmission. |
bakmak, kontrol etmektransitive verb (look inside [sth]) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) "I can't find my keys." "Have you checked your pockets?" |
gözden geçirmektransitive verb (check progress, state of [sth]) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) How often do you check your e-mail? |
kareliadjective (pattern: checkered) (desen) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) He was wearing a blue check shirt and large horn-rimmed glasses. |
biletnoun (US (ticket, token) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The partygoers received a check for their coats. |
kareli desennoun (pattern with squares) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The skirt was covered in checks. |
şah, şah çekmenoun (chess move) (santranç) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The chess player put his opponent in check. |
denetleyicinoun (person, thing that restrains) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The U.S. Congress acts as a check on the president. |
onay iminoun (US (tick: check mark against list item, etc.) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I put a check next to the tasks I had done that morning. |
teftiş etmekintransitive verb (investigate) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) I don't know if I locked the door - would you check? |
pas geçmekintransitive verb (poker) (poker) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Are you going to bet or check? |
frenlemektransitive verb (restrain [sth]) (öfkesini, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) The boxer needs to check his aggression. |
durdurmaktransitive verb (halt, stop [sth]) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) The defenders checked the onslaught by the attackers. |
kontrol etmek, denetlemektransitive verb (control [sth]) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Try to check the flow of water by turning the valve. |
engellemektransitive verb (impede [sth]) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) The rough terrain checked the progress of the hikers. |
emanete bırakmak, emanete vermektransitive verb (deposit [sth] in safety) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Guests can check their coats at the door. |
şah çekmektransitive verb (chess piece: put in check) (satranç) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) My opponent moved his knight and I realised he had checked my king. |
işaretlemektransitive verb (US (mark [sth] with a tick) (kutucuk, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Check the box that says "I accept". |
şarj yapmaktransitive verb (US, Can (hockey: block player) (buz hokeyi) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Never check another hockey player from behind because it could cause a serious spinal injury. |
teslim etmektransitive verb (baggage: hand in) (bagaj) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) We just had enough time to check our bags and run to the gate when we arrived at the airport. |
şah çekmektransitive verb (chess opponent: put in check) (satranç) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) In two moves, Kasparov will check the challenger. |
defans yapmaktransitive verb (hockey: use a defensive move against [sb]) (buz hokeyi) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
İngilizce öğrenelim
Artık checked'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.
checked ile ilgili kelimeler
İngilizce sözcükleri güncellendi
İngilizce hakkında bilginiz var mı
İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.