İngilizce içindeki failed ne anlama geliyor?

İngilizce'deki failed kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte failed'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.

İngilizce içindeki failed kelimesi başarısız, (evlilik) başarısız, başarısız olmuş, başarısız, başarısız olmak, başarısızlığa uğramak, başaramamak, ihmal etmek, kalmak, geçememek, verememek, hayal kırıklığına uğratmak, hata, kalma, güçten düşmek, kuvvetten düşmek, bozulmak, arızalanmak, iflas etmek, tükenmek, reddetmek, geri çevirmek, bırakmak anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.

telaffuz dinle

failed kelimesinin anlamı

başarısız

adjective (attempt: unsuccessful) (deneme, vb.)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The mountaineer made three failed attempts to reach the summit of Everest.

(evlilik) başarısız

adjective (marriage: unsuccessful)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
After two failed marriages, Ben decided to remain single.

başarısız olmuş

adjective (business: gone bankrupt)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Hannah had two failed ventures behind her before one of her business ideas took off.

başarısız

adjective (person: unsuccessful in career) (kişi)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The failed actor ended up working in an office.

başarısız olmak, başarısızlığa uğramak

intransitive verb (not succeed)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
The plan failed because they ran out of money.
Bu işi de başaramadık, ne yapmalıyız bilmiyorum.

başaramamak

(not succeed in doing [sth])

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
They failed to deliver the package in time.

ihmal etmek

(omit, neglect)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
The directions failed to mention that the road was closed.
ⓘBu cümle, İngilizce cümlenin çevirisi değildir. Yolu tarif ederken yolun kapalı olduğunu belirtmeyi ihmal ettiler.

kalmak

intransitive verb (not pass an exam) (sınav)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
The teacher told Marge that she would fail if she didn't study harder.

geçememek, verememek

transitive verb (not pass) (sınav, vb.)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
Bobby failed the exam. Sarah was failing math so her parents got her a tutor.

hayal kırıklığına uğratmak

transitive verb (disappoint)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
The employee failed his manager by not finishing the report on time.

hata

noun (informal (failure, mistake)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The soup I made was definitely a fail because it just didn't taste right.

kalma

noun (rejection in a test) (sınavda)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
He did very badly in his biology test, and was given a fail.

güçten düşmek, kuvvetten düşmek

intransitive verb (lose strength)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
Karen's strength was failing after running for ten kilometres. My grandfather is very old now and starting to fail.

bozulmak, arızalanmak

intransitive verb (stop functioning) (makina, vb.)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
The machine failed around four pm.

iflas etmek

intransitive verb (go bankrupt)

(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").)
The typewriter company failed when people started using computers.

tükenmek

intransitive verb (run out, be exhausted)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
The expedition's supplies were failing and they turned back.

reddetmek, geri çevirmek

transitive verb (reject)

(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").)
The quality inspector failed the parts that were defective.

bırakmak

transitive verb (give student poor mark) (sınıfta, sınavda, vb.)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
The examiner failed me because I didn't check my mirror before pulling out.

İngilizce öğrenelim

Artık failed'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.

failed ile ilgili kelimeler

İngilizce hakkında bilginiz var mı

İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.