İngilizce içindeki hair ne anlama geliyor?

İngilizce'deki hair kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte hair'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.

İngilizce içindeki hair kelimesi saç, kıl, tüy, kıl, tel, tüy, çok ince, ipince, saç teli, sarı saç, (ponponlu) saç bağı, kahverengi saç, kıl payı, kıvırcık saç, koyu renk saç, lastik toka, yüzdeki kıl, açık renk saç, briyantin, saç tokası, saç boyası, saç yağı, tüy dökücü krem, kuaför salonu, saç düzleştirici, saç düzleştirici madde, kuaför, korkunç, heyecanlı, şaşırtıcı, saç bandı, taç, saç spreyi, saç şekli, saç, saç spreyi, uzun saç, ödünü koparmak, ödünü patlatmak, dağınık saç, saç bakım yağı, saç yağı, ayırmak, kızıl saç, karışık saç, dağınık saç, kısa saç, düz saç anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.

telaffuz dinle

hair kelimesinin anlamı

saç

noun (not countable (human head) (baş)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
She's having her hair cut, as it has grown longer than she likes.

kıl, tüy

noun (not countable (on human body) (vücut)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
He has a lot of hair on his chest.
Göğsünde çok fazla kıl var.

kıl

noun (not countable (animal) (hayvan)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
This cushion is stuffed with horse hair.

tel

noun (not countable (filament)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The hairs on this brush are quite stiff.

tüy

noun (botany) (bitki)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The plant's stem is covered in fine hairs.

çok ince, ipince

noun (not countable (tiny measure of sthg)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The window cracked just a hair.

saç teli

noun (individual hair)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The two hairs were obviously from two different people.

sarı saç

noun (hair: fair)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
One of the stereotypes about Nordic people is that they all have blond hair.

(ponponlu) saç bağı

noun (UK (accessory to tie hair)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Melanie's hair was tied up in a ponytail with a colourful bobble.

kahverengi saç

noun (brunette or chestnut hair)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
She wore a brown shirt to match her brown hair.

kıl payı

adverb (by a very slight margin, only just)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
The truck missed the cyclist by a hair.

kıvırcık saç

noun (frizzy or wavy hair)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Does she have a perm or naturally curly hair?

koyu renk saç

noun (brunette or brown hair)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
She has naturally dark hair but she dyes it blond.

lastik toka

noun (stretchy hair accessory)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

yüzdeki kıl

noun (moustache, beard, etc.)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
There is considerable social stigma associated with facial hair in women.

açık renk saç

noun (blond or light-coloured hair)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
People with fair hair are most susceptible to sunburn. Louise has fair hair and a pale complexion.

briyantin

noun (styling product) (saç şekillendirme ürünü)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

saç tokası

noun (clasp for securing hairstyle)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

saç boyası

noun (product: dye)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

saç yağı

noun (hairstyling product)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Jared spiked his hair with hair oil.

tüy dökücü krem

noun (depilatory cream)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Hair removers can cause skin irritation.

kuaför salonu

noun (hairdresser's shop)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
I have an appointment at the hair salon before we go out to dinner.

saç düzleştirici

noun (tongs: flatten curly hair) (alet)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
She has always hated her curly hair and thinks that hair straighteners are a great invention.

saç düzleştirici madde

noun (chemical: flattens curly hair)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

kuaför

noun (hairdresser)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
I finally found a hair stylist who is good at cutting long hair.

korkunç

adjective (figurative, informal (scary, frightening)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The novel is a hair-raising story about a small town and a monster.

heyecanlı

adjective (figurative, informal (adventure: exciting) (macera)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
The movie is about a hair-raising adventure to the edge of the known world.

şaşırtıcı

adjective (figurative, informal (shocking)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Mary told me all of the hair-raising details of yesterday's events.

saç bandı

noun (elastic band for hair)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Her long tresses were held back by a simple black hairband.

taç

noun (rigid band going over the hair)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The little girls all wore colorful hairbands to keep their hair out of their faces.

saç spreyi

noun (lacquer for styling hair)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The stylist finished by spraying the client's hair with hairspray.

saç şekli

noun (way hair is cut or arranged)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
She's got a new, much shorter hairstyle.

saç

noun (hair: amount, thickness)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
That beautiful girl has a gorgeous head of hair.

saç spreyi

noun (UK (hairspray)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Bonnie used lacquer to hold her hairdo in place.

uzun saç

noun (hairstyle: grown long)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Long hair suits Debbie; she looks really pretty.

ödünü koparmak, ödünü patlatmak

verbal expression (frighten [sb])

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
That guy was so creepy, he made my hair stand on end.

dağınık saç

noun (slang, figurative (thick hair)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
The boy had a thick mop of hair.

saç bakım yağı, saç yağı

noun (hair product)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Dana massaged oil into her hair to add moisture and shine.

ayırmak

verbal expression (hair: comb into parting) (saçı ortadan, vb.)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Charles parts his hair in the middle.

kızıl saç

noun (auburn or ginger hair)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

karışık saç, dağınık saç

noun (unruly mass of hair)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
His face was surrounded by a shock of black hair.

kısa saç

noun (hair: close-cropped)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)

düz saç

noun (hair which has no curl)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Most Amerindians have dark straight hair.

İngilizce öğrenelim

Artık hair'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.

hair ile ilgili kelimeler

İngilizce hakkında bilginiz var mı

İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.