İngilizce içindeki more ne anlama geliyor?
İngilizce'deki more kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte more'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İngilizce içindeki more kelimesi daha çok, daha, biraz daha, daha çok sayıda, daha fazla, daha çok, daha fazla, -den daha çok, -den daha fazla, daha fazlası, daha, daha da fazlası, daha da çoğu, örfler, adetler, gelenekler, daha fazlası, birçok, çok sayıda, birçoğu, çoğu, çok kişi, çok kimse, epeyce, çok daha, fazlaca, çok fazla, epey fazla, çok fazla, epey fazla, çok daha, büyük kısım, büyük bölüm, önemli şey, biraz daha, biraz daha, bir süre daha, bir müddet daha, biraz daha sık, çok daha fazla, daha büyük, çok daha fazla, daha çok, daha çok sayıda, daha fazla, daha da çok, daha da fazla, biraz daha, rahat nefes almak, daha da fazla, çok daha fazla, çok daha fazlası, sonsuza kadar, sonsuza dek, daha pek çok, daha pek çoğu, gittikçe daha çok, daha da çok, daha da önemlisi, daha doğrusu, büyük ihtimalle, daha sık, çoğu zaman, az çok, daha da çok, daha çok, her şeyden çok, her şeyden çok, gereğinden fazla, çok olmak, her zamankinden daha çok, birden çok sayı, birden fazla, daha çok miktar, daha çok, ne fazla ne eksik, ne fazla ne eksik, tam o kadar, bundan fazlası, -den daha fazla olmayacak şekilde, bundan böyle, artık, ne azı ne de çoğu, eşit olarak, eşit şekilde, tamı tamına, gene, yine, bir kere daha, bir defa daha, bir kez daha, ikinci bir, bir tane daha, bir kez daha, bir kere daha, bir defa daha, biraz daha, biraz daha, işler, vb. göründüğü gibi değil/bu işin içinde başka bir iş var, ayrıca anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
more kelimesinin anlamı
daha çokadjective (in greater amount) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) This shop has more choice than that shop. |
daha, biraz dahaadjective (additional) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Would you like more milk? |
daha çok sayıdaadjective (in greater number) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) More mothers are choosing natural childbirth. |
daha fazlaadverb (in greater degree) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) We should have taken a more scenic route. |
daha çok, daha fazlaadverb (to greater degree) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) I sleep more than I used to. |
-den daha çok, -den daha fazlaadverb (further) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) He ran more than he had ever done before. |
daha fazlasıpronoun (greater number) (zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").) One hundred voted for him, but more voted against. Yüz kişi onun lehine, daha fazlası da aleyhine oy verdi. |
dahapronoun (additional amount) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) We have lots of food. Would you like more? Çok yemeğimiz var. Daha ister misiniz? |
daha da fazlası, daha da çoğupronoun (greater number) (zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").) More came in as the party went on. |
örfler, adetler, geleneklerplural noun (moral conventions, customs) (çoğul isim: Birden fazla varlığı ya da kavramı ifade eder.) When she first moved to China, Priscilla wasn't familiar with Chinese mores. |
daha fazlasıpronoun ([sth] better) (zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").) I was hoping for more from you. |
birçok, çok sayıdaadjective (a large number of [sth]) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Donna has many cousins. ⓘBu cümle, İngilizce cümlenin çevirisi değildir. Bir sürü derdim var, bir de seninle uğraşamam. |
birçoğu, çoğupronoun (many people or things) (zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").) Many have tried to climb the mountain and failed. Birçoğu dağa tırmanmayı denedi ama başarılı olamadı. |
çok kişi, çok kimseplural noun (a lot of people) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) This government's policies benefit only the richest, not the many. |
epeyce, çok daha, fazlacaadverb (greatly) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) He looks much older now. Şimdi çok daha yaşlı görünüyor. |
çok fazla, epey fazlaadjective (of great degree) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) They ate much more than usual yesterday. Dün normalden çok fazla yemek yediler. |
çok fazla, epey fazlaadjective (of great quantity) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) We heard much laughter coming from the room. ⓘBu cümle, İngilizce cümlenin çevirisi değildir. Geçen yıldan beri çok fazla kilo aldı. |
çok dahaadjective (in comparisons) (bir şeye kıyasla) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) He felt much better after taking an aspirin. |
büyük kısım, büyük bölümnoun (great amount) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Much of his reasoning was illogical. |
önemli şeynoun (often negative (notable thing) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) It wasn't much of a lunch - just a few snacks. |
biraz dahanoun (a small additional quantity) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) I already added salt to the potatoes, but I think they could use a little more. |
biraz dahaadjective (slightly more) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) May I have a little more tea, please? |
bir süre daha, bir müddet dahaadverb (for a short while longer) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) The girl asked her mother if she could continue playing outside a little more. |
biraz daha sıkadverb (slightly more often) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) You need to exercise a little more if you want to get fit. |
çok daha fazlanoun (greater amount) (miktar) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) A banker makes a lot more than a teacher. |
daha büyüknoun (greater number) (sayı) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) A few hundred is a lot more than a couple dozen. |
çok daha fazlaadjective (in greater amount) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) I need a lot more flour to make this dough. |
daha çok, daha çok sayıdaadjective (in greater number) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) A lot more people are taking up cycling these days. |
daha fazlaadverb (to greater degree) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Your foot bends a lot more when you run. |
daha da çokexpression (even more) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Crying in front of her embarrassed him, but it made her love him all the more. |
daha da fazlaexpression (even more so) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) You need a strong pair of boots if you go hiking, all the more so now that it's winter. |
biraz dahaadjective (some remaining) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Do we have any more bread? |
rahat nefes almak(stop struggling for breath) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) The drug relaxes the muscles in the chest so the patient can breathe easier. |
daha da fazlaadverb (still more, all the more) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) If you do this for her she'll love you even more. |
çok daha fazlapreposition (a much greater quantity than) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) The Chinese army has far more than a few thousand soldiers. |
çok daha fazlasıexpression (to a much greater degree than) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) After she cheated on him, Mike was far more than just mad at her. |
sonsuza kadar, sonsuza dekadverb (forever, for all time) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) We shall now and forevermore call this land "Freedonia." |
daha pek çokadjective (large additional number of [sth]) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) There are many more coffee shops around here now than there were twenty years ago. |
daha pek çoğupronoun (a large additional number) (zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").) These objectives and many more will be met at the conference on Friday. |
gittikçe daha çokadverb (increasingly) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) The world is getting more and more developed. |
daha da çokadjective (increasing in amount or number) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) They are building more and more strip malls every day. |
daha da önemlisiadverb (with greater significance) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Tomorrow is Saturday and, more importantly, it's my birthday! |
daha doğrusuadverb (informal (in more accurate terms) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) It isn't overhearing by accident, it's more like eavesdropping. |
büyük ihtimalleadjective (more probable) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) People are more likely to take precautions after last season's fires. |
daha sıkadverb (with greater frequency) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) I wish we could have lunch together more often. |
çoğu zamanadverb (usually) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Our children's clothes are, more often than not, made in China. |
az çokadverb (to a greater or lesser extent) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) I have more or less decided to delay going to college for a year. |
daha da çokadverb (increasingly or additionally) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) There's usually a lot of traffic on this road, more so at rush hour. |
daha çokpreposition (a greater number or amount than) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) The other team wanted to win the game more than we did. |
her şeyden çokadverb (above all) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) More than anything, Nina wanted to train to become a pilot. |
her şeyden çokadverb (above everything else) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Tim is interested in learning many foreign languages, but more than anything he wants to be able to speak Japanese. |
gereğinden fazlanoun (plenty) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) It's unfair that some people are poor and starving while others have more than enough. |
çok olmakexpression (plenty of [sth]) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Please join us for dinner; there's more than enough food. Against Greece, the team had more than enough of the ball, but could not score a goal. |
her zamankinden daha çokadverb (to the greatest extent so far) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Your adventure stories make me want to travel more than ever. After spending the weekend with him I like him more than ever. |
birden çok sayınoun (a number greater than one) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) He says he has only had one beer, but the way he is behaving, it looks like he's had more than one. |
birden fazlaadjective (greater than one: of [sth]) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) We will need more than one table as there are 12 people coming to dinner. |
daha çok miktarnoun (a considerably larger quantity) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Much more will have to be done if we want to succeed. |
daha çokadverb (to a greater degree) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) I like him much more now than I did when he was younger. |
ne fazla ne eksiknoun (the same amount or degree) Put a single egg, neither more nor less, into the bowl. Her daughter received neither more nor less from her will than her son did. |
ne fazla ne eksik, tam o kadaradverb (to the same amount or degree) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) This horse runs neither more nor less quickly than that one. |
bundan fazlasınoun (not greater than this) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) No more sausages for me, thank you; I've eaten enough. |
-den daha fazla olmayacak şekildeadverb (to no greater an amount or degree) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Please pour in no more than one liter of water. |
bundan böyle, artıkadverb (not now) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Barry used to be a heavy smoker, but no more. |
ne azı ne de çoğunoun (an equal amount or degree) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Put in one pint of oil, no more and no less. |
eşit olarak, eşit şekildeadverb (equally) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) The dental treatment hurt no more and no less than the last time. |
tamı tamınaadjective (exactly) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) I will accept the proper fee, no more and no less. |
gene, yineadverb (yet again) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Once more you have failed to get your essay in on time. |
bir kere daha, bir defa daha, bir kez dahaadverb (one more time) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Can you please show me once more how it works? |
ikinci biradjective (another) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) I'll give you one more chance. |
bir tane dahapronoun (another one) (zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").) Can I have one more, please? |
bir kez daha, bir kere daha, bir defa dahaadverb (once more) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Please, repeat the question one more time. |
biraz dahapronoun (an additional quantity) (zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").) There's plenty of cake left; would you like some more? |
biraz dahaadjective (an additional quantity of) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Would you like some more tea? |
işler, vb. göründüğü gibi değil/bu işin içinde başka bir iş varexpression (This is not what it seems.) The carpet's wet – there's more to this than meets the eye. |
ayrıcaadverb (moreover, in addition) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) The food served in that restaurant is not very good and, what is more, it's overpriced. |
İngilizce öğrenelim
Artık more'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.
more ile ilgili kelimeler
Eş anlamlılar
İngilizce sözcükleri güncellendi
İngilizce hakkında bilginiz var mı
İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.