İngilizce içindeki stuff ne anlama geliyor?
İngilizce'deki stuff kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte stuff'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İngilizce içindeki stuff kelimesi şey, eşya, madde, ıvır zıvır, zımbırtı, tıkıştırmak, tıka basa yemek, şey, konu, tıkamak, seçim sandığına hile karıştırmak, içini doldurmak, içini doldurmak, smaç, iyi şey, etkileyici şey, etkileyici kimse, işini, vb. iyi bilmek, şiddet, zorbalık, tıka basa yemek anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
stuff kelimesinin anlamı
şeynoun (informal (things) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) What is this stuff over here in the corner? Bu köşedeki şey ne? |
eşyanoun (informal (belongings) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) My stuff is all in my locker. Eşyalarımın hepsi kilitli dolabımın içinde. |
maddenoun (substance) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) See if you can get that stuff off the car door. |
ıvır zıvır, zımbırtınoun (informal (unimportant things) (gayri resmi) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) There is some other stuff in that room. |
tıkıştırmaktransitive verb (cram) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) She quickly stuffed all her clothes in her luggage. Bavulunu giyecekleriyle tıka basa doldurdu. |
tıka basa yemekverbal expression (informal (eat [sth] greedily) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) It's impolite to stuff yourself with food at a holiday-party buffet. |
şeynoun (informal (things in general) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I like talking to Steve about stuff; he's a great listener. |
konunoun (things relating to specific subject) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) You understand all that math stuff; I don't. Oh no, Peter's not going on about car stuff again, is he? |
tıkamaktransitive verb (plug) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) The pipe was leaking, so Ben stuffed it with rags. |
seçim sandığına hile karıştırmaktransitive verb (cast false votes) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) The corrupt politicians stuffed the ballot boxes. |
içini doldurmaktransitive verb (cooking: fill with [sth] savoury) (yemek) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) The easiest way to stuff a turkey is to use a spoon. |
içini doldurmaktransitive verb (informal (embalm: animal) (hayvan cesedi, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) After her pet dog died, she had it stuffed. |
smaçnoun (basketball: score from above) (basketbol) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Zach won the game with a last-second dunk. |
iyi şeynoun (informal ([sth] of top quality) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
etkileyici şeynoun (slang ([sth] especially impressive) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) This new tablet computer really is hot stuff. |
etkileyici kimsenoun (slang ([sb] especially impressive) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Jacqueline reckons Tony is "hot stuff." |
işini, vb. iyi bilmekverbal expression (informal (be an expert) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) My history teacher really knows her stuff. She has an answer for everything! |
şiddet, zorbalıknoun (informal (physical violence) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) We won't tolerate any more rough stuff from you bullies. |
tıka basa yemektransitive verb and reflexive pronoun (informal (eat greedily) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) It's impolite to stuff yourself with food at a holiday-party buffet. |
İngilizce öğrenelim
Artık stuff'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.
stuff ile ilgili kelimeler
Eş anlamlılar
İngilizce sözcükleri güncellendi
İngilizce hakkında bilginiz var mı
İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.