Portekizce içindeki como ne anlama geliyor?
Portekizce'deki como kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte como'ün Portekizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
Portekizce içindeki como kelimesi nasıl, ne şekilde, olarak, nasıl, üzere, şekilde, nasıl, gibi, gibi, olarak, olduğu için, olmasından dolayı, ne gibi, nasıl, gibi, gibi, gibi, neye, nasıl, sıfatıyla, gibi, gibi, -e benzeyen, -e benzer, ile karşılaştırılabilir, gibi, nasıl, efendim, diğer adıyla, diğer ismiyle, nam-ı diğer, göz önüne alınarak, göz önünde bulundurularak, şeklinde, ilaveten, rağmen, hafife alınan, ne dedin, olarak atamak, göreve getirmek, (yıldız gibi) parlayan/yanıp sönen, örnek almak, örneğe göre yapmak, müzik gibi, yedek çalışmak, hızla büyümek/artmak/çoğalmak, nasıl oluyor da, nasıl olur da, olduğu gibi, balık gibi, balığa benzeyen, balığımsı, rüya gibi, hayal gibi, şahin gibi, atmaca gibi, caz gibi, hantal, ağır, çok kolay, çocuk oyuncağı, kuş gibi özgür/hür, açık, apaçık, gün gibi ortada, çok kolay, çok basit, sağlam, başka türlü, aksi halde, aksi takdirde, bütün olarak, bir bütün olarak, olduğu gibi, her zamanki gibi, her zaman olduğu gibi, istediğin şekilde, her halde, her halükârda, cevaben, cevap olarak, yanıt olarak, erkek gibi, şimşek gibi, yıldırım gibi, yeni gibi, kıyaslanamaz bir biçimde, ne olursa olsun, hakikaten de, sahiden de, beklendiği gibi, bu durumda, söz verdiğim gibi, genel olarak, her zamanki gibi, her zaman olduğu gibi, her zamanki gibi, şöyle ki, dediğim gibi, söylediğim gibi, görünen o ki, sanki, mış gibi, sanki, -mış gibi, nasıl gidiyor, nasılsın/nasılsınız, nasılsın/nasılsınız, nasılsınız, saat gibi, çok düzenli, geleneklere göre, anlaşmaya göre, gibi, genellikle, genelde, nasıl olursa olsun, neden, bildiğin gibi, merhaba, selam, ayni ödeme, misli olarak ödeme, olayın bütünü, olayın tamamı, neden, sebep, olarak bilinen, olarak tanınan, diğer adıyla, diğer ismiyle, kapsamında, belirli bir vakitte, için olduğu gibi, aynı şekilde, pislik içinde yaşamak, ters düşerek, herkesin yaptığını yapmak/çoğunluğa katılmak, karı koca hayatı yaşamak, karı koca gibi yaşamak, (gerçeği, vb. hoşa gitmese de) olduğu gibi söylemek, açık açık söylemek anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
como kelimesinin anlamı
nasıl, ne şekildeadvérbio (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Viste como ele olhou para mim? Bana nasıl (or: ne şekilde) baktığını gördün mü? |
olarakconjunção (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Vejo Fernando Pessoa como o fundador da poesia portuguesa moderna. |
nasıladvérbio (hangi yolla) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Sabes como consertar esta TV? Bu televizyonu nasıl tamir edeceğini biliyor musun? |
üzere, şekildeconjunção (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Como prometido, aqui estão os livros sobre Shakespeare. Söz verdiğimiz üzere (or: şekilde), Şekspir hakkında yazılmış kitaplar geldi. |
nasıladvérbio (ne durumda) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Como estás? Nasılsın? |
gibiconjunção (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Faça como eu digo, não como eu faço. Söylediğim gibi yap, yaptığım gibi değil. |
gibi(benzer şekilde) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Ela fala como o irmão dela. O da kardeşi gibi konuşuyor. |
olarakconjunção (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Steve, Julie e eu funcionamos bem como equipe. |
olduğu için, olmasından dolayı
Como professora numa área carente, Jenna tinha trabalhado com muitos jovens problemáticos. |
ne gibi, nasıladvérbio (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Não sei como entender os comentários dela. |
gibiconjunção (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Estava quente de novo hoje, como o verão deve ser. |
gibiconjunção (intensificador) (vurgulama) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Ele corria como um louco. |
gibiconjunção (tal como) (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Então, você quer um novo desafio; como o quê? Visitei muitos monumentos famosos na minha viagem à França, como a Torre Eiffel. |
neyeconjunção (caráter) (zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").) Como ele é? Ele pode ser confiável? |
nasıl(literário) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Quão forte você gosta do seu café? ⓘEsta frase não é uma tradução da frase em inglês Kaç yaşındasın? |
sıfatıyla
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
gibi
(edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Ele tem muitas boas qualidades, como inteligência e perspicácia. |
gibi, -e benzeyen, -e benzer
Todos os meninos querem conhecer uma menina como ela. Tüm erkekler onun gibi bir kızla tanışmayı ister. |
ile karşılaştırılabilirconjunção (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Calçar esses sapatos novos é como andar em nuvens. |
gibi
(edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Era um capacete, como os que os jogadores de futebol americano usam. |
nasıl
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Como você nos encontrou? |
efendiminterjeição (por favor, repita) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Como? Eu não te ouvi. Efendim? Ne dediğinizi duyamadım. |
diğer adıyla, diğer ismiyle, nam-ı diğer
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Charles E. Boles, diğer ismiyle (or: nam-ı diğer) Black Bart, yakayı ele vermeden önce 30 posta arabası soymuştu. |
göz önüne alınarak, göz önünde bulundurularak
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
şeklinde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) A resposta dela veio na forma de um sorriso. |
ilaveten
Nosso vizinho trouxe bolo, além de vinho para todos. |
rağmen
(bağlaç: Kendi başına bir anlam taşımayan, cümlede eş görevli sözleri ve cümleleri birbirine bağlayan sözcüktür (örnek: "kitabı aldı, fakat geri vermedi").) Mesmo cansada como eu estava, continuei trabalhando até o sol nascer. |
hafife alınan(subvalorizado, não considerado especial) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
ne dedininterjeição (o que disse?) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) |
olarak atamak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) O conselho de diretores nomeou Mark como chefe do comitê de planejamento de festa. |
göreve getirmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) O Presidente nomeou Jim como seu chefe de gabinete. |
(yıldız gibi) parlayan/yanıp sönen
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
örnek almak, örneğe göre yapmak(adaptar conforme um modelo) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Este design foi modelado a partir das últimas novidades de moda em Paris. Bu tasarım, günün Paris modası örnek alınarak yapıldı. |
müzik gibi
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
yedek çalışmak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Não trabalho em tempo integral, mas substituo durante o período de férias. |
hızla büyümek/artmak/çoğalmak(aumentar rapidamente) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Novos edifícios espalharam-se rapidamente pela cidade nos últimos anos. |
nasıl oluyor da, nasıl olur dainterjeição (pedir explicação) |
olduğu gibiexpressão (realidade da vida) |
balık gibi, balığa benzeyen, balığımsı
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
rüya gibi, hayal gibilocução adjetiva (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
şahin gibi, atmaca gibilocução adjetiva (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
caz gibi(música) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
hantal, ağır(que se move pesada e desajeitadamente) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
çok kolay, çocuk oyuncağı(informal) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
kuş gibi özgür/hür(informal) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
açık, apaçık, gün gibi ortada(informal: óbvio) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
çok kolay, çok basit(figurado) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
sağlamexpressão (duro, rígido) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
başka türlü, aksi halde, aksi takdirde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
bütün olarak, bir bütün olaraklocução adverbial (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Alguns alunos precisam melhorar, mas a turma como um todo está muito boa. |
olduğu gibi
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
her zamanki gibi, her zaman olduğu gibi
Jane andava pela rua como de costume, sem saber que algo estava prestes a mudar sua vida. |
istediğin şekilde
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
her halde, her halükârda
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
cevaben, cevap olarak, yanıt olarakadvérbio (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
erkek gibi
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
şimşek gibi, yıldırım gibilocução adverbial (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) O velocista correu como um raio. |
yeni gibi
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
kıyaslanamaz bir biçimdelocução adverbial (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
ne olursa olsun
Precisamos conseguir aquele dinheiro, seja como for! |
hakikaten de, sahiden delocução adverbial (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
beklendiği gibilocução adverbial (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
bu durumdalocução adverbial (o jeito em que está a situação) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Como está, teremos sorte de chegar antes de escurecer. |
söz verdiğim gibilocução adverbial |
genel olarak(em geral) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
her zamanki gibilocução adverbial (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Como sempre, Sally estava conversando com australianos. |
her zaman olduğu gibi, her zamanki gibilocução adverbial (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
şöyle kiexpressão (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) As instruções são como se segue: "Remova a tampa, beba o café". |
dediğim gibi, söylediğim gibilocução adverbial |
görünen o kilocução adverbial |
sanki, mış gibilocução conjuntiva Ele estava como se precisasse dizer alguma coisa. |
sanki, -mış gibilocução conjuntiva Jeff estava cambaleando pelo caminho como se estivesse bêbado. |
nasıl gidiyor, nasılsın/nasılsınız
(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) |
nasılsın/nasılsınızexpressão (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) |
nasılsınızexpressão (resmi dil) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) |
saat gibi, çok düzenliexpressão (de maneira regular, previsível) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
geleneklere göre
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
anlaşmaya görelocução adverbial (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
gibilocução adverbial (edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) |
genellikle, geneldelocução adverbial (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
nasıl olursa olsunlocução conjuntiva |
neden(pedir explicação) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Como assim você não está no trabalho? |
bildiğin gibi
|
merhaba, selam
(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) |
ayni ödeme, misli olarak ödeme(reembolsar com algo similar) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
olayın bütünü, olayın tamamı(mecazlı) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
neden, sebepexpressão (figurado, razões) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
olarak bilinen, olarak tanınanlocução prepositiva (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Elvis Presley, conhecido como o Rei do Rock and Roll, nasceu em 1935. |
diğer adıyla, diğer ismiyle
Eva Perón, nam-ı diğer Evita, Arjantin politikasının çok tartışılan karakterlerinden biriydi. |
kapsamındalocução adverbial (num contexto maior) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Como parte de um projeto escolar, devemos escrever e apresentar uma peça. |
belirli bir vakittelocução conjuntiva (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
için olduğu gibilocução adverbial Assim como qualquer regra gramatical, há várias exceções. |
aynı şekildelocução prepositiva (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
pislik içinde yaşamak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
ters düşerek
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
herkesin yaptığını yapmak/çoğunluğa katılmak(gíria: fazer algo porque é popular) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
karı koca hayatı yaşamak, karı koca gibi yaşamakexpressão (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
(gerçeği, vb. hoşa gitmese de) olduğu gibi söylemek, açık açık söylemek(ser honesto e direto) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
Portekizce öğrenelim
Artık como'ün Portekizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Portekizce içinde arayabilirsiniz.
como ile ilgili kelimeler
Portekizce sözcükleri güncellendi
Portekizce hakkında bilginiz var mı
Portekizce (português), Avrupa'nın İber yarımadasına özgü bir Roma dilidir. Portekiz, Brezilya, Angola, Mozambik, Gine-Bissau, Cape Verde'nin tek resmi dilidir. Portekizce, 215 ila 220 milyon anadili ve 50 milyon ikinci dil konuşanı olmak üzere toplamda yaklaşık 270 milyona sahiptir. Portekizce genellikle dünyada en çok konuşulan altıncı dil, Avrupa'da üçüncü sırada yer alır. 1997'de kapsamlı bir akademik çalışma, Portekizce'yi dünyadaki en etkili 10 dilden biri olarak sıraladı. UNESCO istatistiklerine göre, Portekizce ve İspanyolca, İngilizce'den sonra en hızlı büyüyen Avrupa dilleridir.